23 Temmuz 2021 Cuma

ALTERNATİF ÇÖZÜMLERE ODAKLANMAK, İÇTEN BİR IŞIK YAKMAK!


Merhaba

Şu an sabahın beş buçuğu ve diri, ilhamlı, sevinçli bir enerji ile güne başladım. Şu an sabahın beş buçuğu ve diri, ilhamlı, sevinçli bir enerji ile güne başladım. 30 Mayıs'tan beri video makalelerimiz küçük adımlarla, sevgiyle birliği yaymaya başladı bile. Meğer gönlüm yalnız değilmiş, sizler gibi ne de güzel insanlar çevrelemiş etrafımı. Her biriniz iyi ki varsınız.

Sosyal medya hangi amaçlarla kuruldu malumdur ama yine de birey bazında kendimiz olacağımız ortamları sunuyor bizlere.

Var olan her şeyi ve herkesi bir organizma olarak görürsek; insan, hayvan, nebatat ve cansız var oluş bir biçimde kendini orada sergiliyor!

Kimisi alkış ister, var!

Kimisi sevilmek ister o da var!

Bazısı dikkat çekmek ister, fazlasıyla mecra var!

Bir kısmı yaralara dokunmak ve cerahati temizlemek ister, yazar, analiz eder, tedavi eder, siyaset yapar, gerçeği cesurca gözler önüne sunar. Kimisi de bilerek algı yönetip yalan yanlış, çıkarcı haber ve yorumlarla gerçeği maskeler! Para, ün, bozgunluk uğruna kendini kandırır! Oysa bilse ki gerçeğin er veya geç ortaya çıkma gücü hep vardır. Tıpkı güneşin balçıkla sıvanamaması gibi!

Burada on beş saniyede kıvırtana da saatlerce konuşana da, gülmekten kırıp geçirene de, mizahıyla bilinçleri sıçratana da,  illallah edip haykıran mafya liderlerine de yer var!

Tekmili birden bir acayip kumpanyadayız!

Herkes niyetine göre ya kendini ve yeteneklerini sunma, ya soruna çözüm için ışık tutma ya da çıkarını savunup sorun yaratma gayretiyle burada.

İsteyen herkesin söz hakkı da verilmiş durumda!

Bu tam da Andy Warhol’un kehaneti.


Ne demişti Warhol ‘Herkes bir gün on beş dakikalığına ünlü olacaktır.’

Bu renklilik size de her insanın apayrı dünyası olduğunu ve kendi bilinç düzeyince sorunu yaratan ya da çözüm sunan olduğunu göstermiyor mu?

Çünkü çözümün bir parçası değilsek o vakit otomatik olarak sorunun bir parçasıyızdır diye bir gerçeklik de var.

Diyeceksiniz ki Elif sen de uçuk kaçık, çoğumuza deli saçması gelen şeyler yazıyor seslendiriyorsun sen de sorunun bir parçası olmuyor musun?

Bu renk skalasında benim yerim de işte bu! Farklı bir yoldan çözüme gitmek. Alternatif bir yöntem ile çözmeye kalkmak. Politik ya da dini mecralara bulaşmadan herkeste ortak olanı bulup herkesteki öz kaynağı tanıyıp tanıştırmaya çalışmak…

Hem biz sorunun içindeyken onu etraflıca göremeyiz ki çözelim! Ben de dışarı çıkıp içimi gözlemliyorum. Demin de dediğim gibi benim içimdeki öz ile herkesin içindeki öz aslında aynı.  

Herkesinki gibi benim düşüncelerim de bir çeşit kokulu çiçekse çevremdekiler de onu koklasın, içleri açılsın, kendi düşünce ve sevgi potansiyelleri büyüsün, ilham dolsun istiyorum.


Şu an bu mecraları gırgır şamata için kullananların pek çoğu da bu bunalım dünyaya eğlence projeksiyonuyla kendilerince iyi niyetli bir ışık tutuyorlar. Tek fark ellerindeki zamanın kıymetini görememeleri ve uzunluğunun herkese göre muallakta olduğunu göz ardı etmeleri. Yoksa çoğu eminim ki iyi niyetlerle bir sergileme yoluna çıkmış vaziyette. Elbette algıları bilerek yanlış yönlendirmek amacını güdenlere istemeden çalışanlar da var! Sadece dikkat etmeli ve onların ekmeğine bilmeden de olsa yağ sürmemeliyiz!

Toparlayalım dilerseniz: ilk makalede ‘Birlikten Kudret Doğması’nın kendimce manasını iki alıntıyla belirtmeye çalıştım. Küçük karınca adımlarıyla yangına su da götürsek biliyoruz ki bir yeni uyanışa vesile olabilir ve minik bir gayret ve etkiyle de olsa kudretli bir sonuç doğurabilirdik. Onun olma zamanı tüm bu sistemi sevgiyle kurgulayana kalmıştı artık.


İkinci makalemizde bambaşka kılıflarda yaratıldığımızdan ve kıyaslanmayacak derecede ‘benzersiz’ olduğumuzdan bahsetmiştik. Alt notada aslında bir olduğumuz gerçeği yatıyordu ve bu Muhteşem Sanatçı her bir zerreyi kudretince bambaşka yaratmıştı.

Üçüncü makalemiz işaretlerin her yere serpilmiş olduğu ve onları nasıl okuyabileceğimizle ilgiliydi.

Dördüncü makalemiz; gerçek zenginlik ve hakiki itibarın içindeki asıl mânâyı sorguluyordu.

Sonraki makale de bebeklikten itibaren nasıl etiketlendiysek o yaftaların kaderini yaşadığımızla ilgiliydi. Yani kehanetlerin kendini nasıl gerçekleştirdiğiyle alakalı.

Bir sonraki makale aşının şuura uygulanmış versiyonunu işliyor, çözüm olamaya niyetleniyordu.

Niyet demişken sırayla yedinci ve sekizinci makaleler niyetin gücünü ve özünü irdelemek üzere yola çıkmıştı.

Son video makalemiz ise bir anımla ilgiliydi. O anıda sivrisinekle yaptığım ve üç aylığına da olsa tüm haşarata karşı şerbetlendiğimi anlatıyor herkesin ayrı ve benzersiz kılıflarla da olsa öz’de birbirine aslında göbekten bağlı ve aynı olduğunu belirtiyorduk.


Sonra can yoldaşımla sohbetler başladı. Farklı bir programda ve farklı oynatma listesinde yayınladık onları. Kısa kısa derinleşmelerle mevcut düzeni anlamaya, çözmeye ve anlamlandırmaya çalışıyoruz. Bu yayınların amacı içimizden tek tek ışık yakmak. Böyle böyle aydınlık bir dünya olacak, aslen buna inanıyoruz.

Tek gül ile bahar olmaz, hep birlikte buraları gülistana çevirebiliriz!

Yani hep beraber, birbirimize el atarak çıkalım şu kör kuyudan. Biz uyanıp kendimize o ışığı kendi özümüzden yakarsak, apaydınlık bir şimdi ve dolayısıyla gelecek de yansıyacak yaşamın her ortamına inşallah.

Günümüz ömrümüz bereketli; sevdamız bütün için kıymetli olsun!

Tekrar görüşene dek hoşça olun!

Elif Dila Kömürgöz

24/07/2021 Cumartesi

 

 

'NİYET HER ŞEYDİR' Video Makalesi

 29 Haziran 2021 tarihinde yayımlanan videomuz aşağıdadır.

Alt yazı fonksiyonu devreye girmiştir. Abone olup bildirimleri açarsanız seviniriz.


 

Gönül Sohbetleri Bölüm 2. Farkındalık


 

Gönül Sohbetleri Bölüm 1. Denge


 

14 Temmuz 2021 Çarşamba

'SİVRİSİNEKLE ANLAŞMA YAPMAK' Video Makalesi

 Merhaba,

Son video makalemiz taze taze yayında!

 Alt yazı fonksiyonu devreye girmiştir. 

Abone olup bildirimleri açarsanız seviniriz.



12 Temmuz 2021 Pazartesi

SİVRİSİNEKLE ANLAŞMA YAPMAK

 


Merhaba,

Geçen makalemizde niyeti netlerken, hayatın beni bilinçsizce bu bütünsel bakış ve kuantum sistemi anlama yollarına çıkardığını belirtmiş ve niyetim sayesinde çektiğim bir aylık Rusya bursunda da keyifli bir anı yaşadığımdan söz etmiştim anımsarsanız.

Dostlar ve takipçiler çok iyi bilir bu anektotu zira daha evvel de yazmıştım ama ilk kez bu vesile ile görselleştiriliyor olacak.

O halde yeniden her şeyin başladığı, örgün eğitimin bittiği 1995 yazına dönelim hep birlikte…

Önceden de belirttiği gibi o sene ‘%100 Düşünce Gücü’ ve ‘Düşünce Gücüyle Tedavi’ gibi başucu kitaplarla bu konulara bir merhaba dediğim bir alan açılmıştı.

Bir gün odamda bu tip kitaplardan birini keyifle okumaya dalmıştım. Tam da pencere kenarındaki yatağımda uzanmış vaziyette durup düşünüp, sindirip okuyordum. O sıra perdemde onu gördüm. Bir sivrisinek!

Tek hamlemle öte aleme gönderebilecek kudretteydim ancak öğrendiğim bilgiler beni engelliyordu.

Bütünsel bakışta onun da bir yeri vardı, her şeyi kucaklayan ve saran Güç onu ayrı tutmamıştı ki!

Bir deney yapmak istedim kendimce.

Ona ‘Ey sivrisinek kardeş’ dedim. ‘Bak seninle bir anlaşma yapsak ne dersin? Ben seni haklamayayım sen de şu huzurlu dünyamda vızıltın ve kan emiciliğinle beni bu gece darlama!’ Bunun gibi bir şeyler geveledim. Bu arada salondan ortak girişi olan balkonda salıncak keyfi yapan erkek kardeşim beni duymuş artık iyice sıyırdığımı falan düşünmeye başlamış meğer, o da ayrı!

Tuhaf ama o gece deneyim başarılı oldu!

Sonra belirttiğim gibi o yaz ailecek tatile Didim’e geçecek, akabinde de Ağustos’ta Ankara üzerinden, okuldan yedi ve bölümden benim haricimde iki öğrenciyle toplam on kişi olarak Rusya’ya gidecektik.

Baktım ki bizim sivrisinek kendi türüne de haber salmış, hatta tüm haşarat ailesine bilgi geçmiş gibi sadece o gece değil tüm yaz boyunca bana dokunmuyor, dokundurtmuyor!

İnanılmaz bir yazdı. A pozitif olan, sivrisinek mutfağının vazgeçilmezi olan kan grubuma rağmen Didim’de herkes kıvranırken, kimse bana dokunmadı bile!

Dahası Rusya’da Moskova Devlet Üniversitesi Yurt Kampüsünde kalırken Rusların Tarakan dediği koca koca hamam böceği, lambirilerin, ahşabın bol olduğu döşemelerde dört dönerken her nasılsa ben tüm bir iç rahatlığıyla, önlemlerimi alıp mışıl mışıl uyuyordum. Komşum olan arkadaşım ve diğerleri hakikaten uykusuzluktan o ay bitap düşmüşlerdi. Ben ise adeta şerbetlenmiş gibiydim.

Sonradan sonraya büyü bozuldu ve haşarat ile aramda o birlik dayanışmasının saflığı azaldı ve ben maalesef yine aynı ezberlerle yaşadım. O yaza hasret kaldım! Bu mucize ile bana aktarılanı anlayıp yaşamaya aynı saflıkta niyet ettim ama tam olamadı, başaramadım. Sıfır zarar ilkesi karşılıklı sistemi kucaklayış sonrasında maalesef ki hiç öyle muazzam bir katışıklıksızda yayılamadı…

Peki neydi ki acep bunun esbabımucibesi, yani gerekçesi?

Neydi içindeki mâna?

Düşündüğümde o safiyane anlaşma gecesine döndüm her defasında!

Biz Birdik! Evet, o birlik kendi içimizde kurulduğunda anlık da olsa o birliğe sığınıldığında, teslim olunduğunda niyetin de saflığı ölçütünde ödüllendiriliyorduk. Tüm sistem birbirine göbekten bağlıydı. Düşüncenin ötesi vardı! Her şeyin tek bir Sahibi vardı! Onun işaret ettiği gibi oluyordu. O biz bizi bize ispat edelim diye, saf bir coşkuyla sevelim diye kurmuştu adeta bu sistemi.

Hepimizi alnından tutan O güce teslimiyet nasıl olmalıydı peki?

İçimizde sımsıcak bir güven atmosferi için o vaha nasıl yaratılmalıydı?

İşte her şeyin tohumu olan niyeti bu teslimiyet gücü oluşturulsun diye yönlendirebilir miydik?

Kesinlikle Evet!

Niyetimizi ayrıntılarla yazıp içimizde düşünceden hissedişe; duygulardan düşüncelere, kalpten beyine, beyinden kalbe bir sağlam otoban kurabilirdik!

Her şeyin sahibi ve kurucu zekası bizden işte tam da bunu istiyor olabilirdi. 

Oysa her şey güçlükle başarılan ve karmaşık dolaşık olmalıydı ki egomuz başardığını hissedip övünsün!

Hayır, hayır hayat aslında çok basit! Göbekten bağlıyız birbirimize. Biz diğergam olarak muhataplarımızı dost görüp, öncelikle sevmeye odaklandığımızda, öncelikle anlayışa yöneldiğimizde sımsıcak bir karşılık bulmak işten bile değil! Bütün yaradılmış alemden hem de her ne olursa olsun karşımızdaki!

Oysa biz, farklılıklarımızla öyle meşgulüz ki temelde aynı özden yaratılmış olduğumuzu bile unuttuk Dualite virajlarında patinaj yapıp durduk!

Kendimizi matah görüp yek diğerini aşağılamak kolay geldi. Benzersiz kılıflarımıza takıldık, özdeki benzeşliğimizi hep es geçtik!

Bu yüzdendir ki hep yaralandık!

Zaten bizi bizden evla kim yaralayabilirdi ki! Bizim içimizde biz bizi özden seviyor muyduk ki sisteme sahip çıkabilelim!

Kadere suç atarken ne denli yanılış içindeydik anladım.

Bir gün şu sarhoş ve yaşlı gezegeni düzgün ve sağlıklı kılmaya yeltenirsek elbette steril ortamlarda yaşamalı ama öldürmek dışında bir başka yöntemle sevgi eksenli çözümleri de devreye er veya geç sokmalıyız diye düşünüyorum. Haşarat alemine ve bütün yaratılmışa karşı!

Sistemi anlama yolları, göbekten birbirimize bağlı olduğumuz gerçeğini idrak bize hep açık olsun inşallah.

Günümüz ömrümüz bereketli; sevdamız bütün için kıymetli olsun!

Elif Dila Kömürgöz

10/07/2021 Cumartesi

'NİYETİ NETLEYEBİLMEK' Video Makalesi

 Niyeti Netleyebilmek Video Makalesi

Alt yazı fonksiyonu devreye girmiştir. 

Abone olup bildirimleri açarsanız seviniriz.



2 Temmuz 2021 Cuma

NİYETİ NETLEYEBİLMEK


Merhaba;

Geçen makalede Niyetin önemini bir kuple anlatmaya girişmiştim. Hoş kendi kabımca ne fark ettiysem onu elbette. Öncelikle belirtmek isterim ki hiçbir konunun uzmanı değilim, bu video makalelerde koca koca laflar söyleyip ahkam kesmek de değil niyetim; İçeride bir yola çıkmıştım, oradan manzaralar dökülüyor sözcüklerime hepsi bu!

Bu niyetlerle sizler de içinizde bir yol bulun ve herkes bu rengarenk yolları görücüye çıkarsın. Gerçek zenginlik birlikte ve huzurla yaşanacağını fark etmekle ilgili bir şeydir bence.  

Özgün ve benzeş yanlarımızı kucaklamaya niyet ederek netlik konusuna başlamak isterim.

Niyet her şeyin özündeki tohumdur diye belirtmiştik geçen defa. Şimdi ve burada olup dikkatimizi topladığımızda, dua ve dileklerimize hayalin gücünü kattığımızda ve düşünceleri daima olumlu olana sabitleyip Öz’e inanç duyduğumuzda gerçek netliğe ulaşırız.

Biraz sondan başlayıp açalım bu önermeyi dilerseniz. Yani önce gireceğimiz kapı sözler; hem de olumlu olanları olmalı!

Don Miguel Ruiz 'Dört Anlaşma' adlı kitabında şöyle belirtir:

Söz büyüdür. İnsan sözü kullanma yetisine sahip bir büyücüdür. Sözün gücünü yanlış şekilde kullanarak sürekli kara büyü yaptığımız söylenebilir. Sözün büyü olduğunun farkında bile olmaksızın…


Söz Büyüdür!

Biz bu kelimeyi aslında sihirli bir şeydir mânâsında da kullanabiliriz. Zira çevirilerde büyü olarak çevrilen kelime Türkçede direkt ‘kötü’ yönlendirme manasını algılatıyor ama ‘geliştiren ve dönüştüren’ mânâsını düşünürsek olumlu sözlere sihirlidir de diyebiliriz.

Aynada kendimize bakarken neler geçiyor zihnimizden? Bizi hangi sözler ya da kelimelerin içindeki büyüler etkiledi ki onları şimdimize yansıtıyoruz? Kendi sistemimizi ‘büyüyle’ yağmalıyor muyuz; yoksa dönüştürüp düzelterek ‘sihirli’ bir katkı mı sağlıyoruz?

Genellikle biz sabah kalkar kalkmaz yapacaklarımızı düşünür ve sürecin nasıl olacağına dair karalar bağlarız. Düşünce sistemimiz olumsuza yönlenmiş ise terslikler oluşur. Buna karşılık niyet mekanizması bir çeşit anlaşma olarak bize, sürece güvenip sonuçtaki ruhsal ve duygusal doyuma odaklanmamızı söyler. Biz olumlu düşünür, söz ve eylemlerimizde bütünün hayrına kararlar alır ve uygularsak an be an daha saf ve keskin niyetler oluştururuz. Bunun sonucunda da tüm o anlar hem duygu ve ruhsal açıdan daha doyumlu olur hem de yaratılan muazzam sisteme ters düşmemiş oluruz.

Bu sınavların peş peşe geldiği dönemde niyetimiz anın özündeki güzellikleri görmek ve yaşamak olmalı.

An'da olduğumuzda ne olur? İç ve dış duyargalarımız bir hayli açılır, işaretleri ve yaşamı okuruz! Öz'ümüzün bizi her ne olursa olsun düze çıkaracağına dair o işaretleri değerlendiririz. Hatalarımızı fark eder, derslerimizi alırız. 

Yıllar evvel, D.T.C.F' de Rus Dili ve Edebiyatı Bölümündeki eğitimime başladığımda, okulun sonunda verilen bursu kazanıp Rusya'ya gitmeye niyet etmiştim. 

Derslerime sıkı çalışıyor, bulduğum fotoğraflara sanki oradaymışım gibi, oralarda dolaşıyormuş gibi bakıyor ve bilinçsizce hayaller kuruyordum. 

Yıllar geçtikçe ilk yıl verilen on beş öğrencilik burs düşüyor ama benim umudum azalsa da tükenmiyordu. Bana o konuda Yüce Sistem'in bir şey açacağına içten içe inanıyordum. Son sınıftayken burs verilecek öğrenci sayısı üçe dek düşmüştü. Yani beşte bir oranında azalmıştı. 

Ben ise bölümden 1995 senesinde altıncı olarak mezun oldum. İçimden bir ses sanki yine de bir kapı açılır umudunu yineliyordu. Açıldı da! İlk beş sıradaki öğrencilerden biri diğeriyle anlaşamıyordu ve inat uğruna gitmekten vaz geçti. Bir diğeri yanlış anımsamıyorsam ekonomik sebeplerle gitmekten vaz geçti, son olarak bir diğer dereceye giren öğrenci de, ailesi istemediği içindi sanırım, o da vaz geçti. Bu durumda o an en çok niyet edip, hayal kuran kişiye sistem kendiliğinden yer açmış oldu. 

Bir şeyi çok istediğinizde bir sihir devreye giriyor. Bu kesin! Bu nedenle her an ne geçiyor zihin ekranından, ona odaklanıp onu herkesin de iyiliğini gözeterek, bencil olmadan sağlamlamak gerek. O sene, o yaz bu bütüncül bakışa yönelik elime ne geçtiyse okumaya ve yaşadığım bu mucizeyi kendime açıklamaya çalıştım. Mayıs'ta mezun oldum Ağustos'ta vakti geldi Rusya'ya gittim. O üç ay yeni bir okula başlar gibi bu kez bu mistik, holistik ve şifa konularında, düşünce gücü konularında okumaya, niyet ve dileklerin içini anlamaya çalıştım. Bu konulara da işte o vesileyle girmiş oldum diyebiliriz Sonunda da orada da bir mucize oldu. Çok keyifli bir anı! Bunu da bilahare anlatırım.  

Her neyse konumuza geri dönecek olursak, beynin holografik sistemi böyle minik güzelliklerle, niyetin saflığı ölçütünde devreye giriyor. İş ki biz anda kalıp o zihin  kendi çıkarı için mi yoksa bütünün hayrı için mi bir şeylere niyet besliyor onu anlayalım. Kimsenin vebaline girmeden, sevgi içerikli niyetlerle yaşamı 

süsleyelim.

Net olmak inançla da ilgili bir şey aslında. Yaratılan sistemin her an umudu yeşerteceğine olan inançtan söz ediyorum. 

Belirsizlikler de olsa bir serüvene çıkmaktan ve bilmemenin verdiği heyecan ile korunacağını içten içe keskin bir şekilde bilmenin güvenine olan inanç. Yani Öz'ümüzün elinin daima üzerimizde olacağına olan inanç.  

Düşüyorsan bile bir dala takılıp kurtulacağına dair olan inanç gibi...

Eminlik duygusu yaşamak gibi. Tamlık hissini gönlünde arayıp bulmak gibi...

Öz'ün ancak sen ona yer açarsan gelip kuruluyor gönlüne. Ya da onu hissetmeye başlıyorsun; O hep orada! Eminlik duygusunun tadı da bir başka oluyor bence. O netlik tanımının en önemli vasfı. 


Niyet sahihse, kimseye zarar verilmesin istiyorsan ama süreç içinde birileri yine de zarar görüyorsa ne olur diye soruyor olmalısınız! O diğer kişinin kendi yaşam yolunda korkarak vermiş olduğu bir karar, bir niyet sizinkiyle bazen çakışır. Onun neticesinde herkes payına düşeni tırnak içinde 'ödül' ya da 'ceza' olarak alır. Ama aslında olması gereken olmuştur. Yüce Yaratıcı temeldeki niyetin saflığıyla durumu değerlendirir. O sahne devreye girer.

Duruldukça her geçen gün daha saf niyetleri kurgulamamız, onları yazmamız, netleştirip, detaylandırmamız daha gelişip, sevgi ve güvenle yaşamamız, anın özünü ve zihnin duruluğunu temin etmemiz niyet ve dileklerimle!

Günümüz, ömrümüz bereketli; sevdamız bütün için kıymetli olsun!

Elif Dila Kömürgöz

3 Temmuz 2021 Cumartesi

 

MERHABA!

Bu mecradan sizlere ulaştığım için çok mutluyum.  Hayat akarken topladıklarımızı paylaşacağımız bir platformda yine birlikteyiz. Sizlerle fa...