Yine uzun bir aradan sonra birlikteyiz. Bu kez yılların heyecanını sizlerle paylaşacaktım ki memleketimi derinden yaralayan bu felaketler meydana geldi. Ard arda depremlerle sarsıldık, yıkıldık; basiretsizliklerle savrulduk ve imkânsızlıklarla kahrolduk. Her birimizin içi yanıyor, yüreği dağlanıyor! Geçmişler olsun, başımız sağ olsun. Yaralarımızı tez zamanda sararız inşallah.
Geliyorum diyen koca koca ayak seslerini duyamadık.
Aymazlık ettik. Erteledik, görmezden geldik. Tek tek her birimiz kısmen de olsa suçluyuz.
Uyananlar uyandırmadı, ya da sesi yetmedi uyandırabilmeye.
Günler, yıllar yetmedi yeniden şehirlerimizi ve manevi iç dünyamızı sağlamlaştırmaya…
Biliyorum, “Hani bardağın dolu tarafı?” diye geçiriyorsunuz içinizden. Damağa önce acı bir tat gelmişse bu bilgiyi de öylece tarihe düşmek gerekir kanımca. Burada olup da dua ve bağışlar hariç elden bir şey gelmemesi ve koordinasyonsuzluklar nedeniyle hazırlıkların tam olmamış olması öyle üzücü ki her defasında aynı sözlerin temcit pilavı gibi soframıza gelmesi ve basiretsizliğin devam ettiğini bilmek korkunç.
Diğer yandan insanların tüm bu felaketin etrafında saf niyetleriyle bir araya gelip ellerinden geleni yapmaları ise işin alt notada umudu yayan tadı, kokusu ne iyi ki.
Yıllardır neredeyse tüm ömrümü bu birlik ve sevgi dokusunu anlatmaya adadım. Yazdıklarımı yarı otobiyografik yarı kurguyla birleştirip kitap oluşturmak da henüz nasip olmuştu. İşte tam birlik ve sevgiyi anlatmış ve paylaşmanın zamanı gelmişken yüce sistem bu ikiliyi tüm ahaliye acı bir yoldan da olsa anlattı. ‘Mühlet verilmiş olan’ da bu ortamı çıkarı için yine değerlendirmeyi bildi ne yazık ki!
Ayrım yapmaksızın ve koşulsuzca sevebilmeyi başardığımız zaman; içimizde kin nefret biriktirmeden cem olduğumuz zaman barış zamanlarının saf coşkusuyla dolmak nasip olacaktır.
Çıkış cem olabilmekte, birlik olabilmekte ve arındırılmış bir kalple sevebilmekte gizlidir. Mühlet verilmiş olanın karşısında korkusuzca dikilebilmekte ve saf inançla kapıları açabilmekte gizlidir.
İşte bu zamanı bir tırtılın kanatlarını beklediği gibi özlem ve sabırla bekleyip toplumca, topluca ehlileşebilirsek, buradan, Anadolu’dan yayılan sevginin nelere kadir olacağını, işte o vakit yedi düvele gösterebileceğiz nihayet.
Depremler önce içimizde, ilişkilerimizde başlıyor. Önce titreşimlerimizle, öfkemizle kendi toprağımızı örseliyoruz sonra havaya, suya sıçrıyor bu sıkıntılar. Önce birey birey kendimizi gerçekleştirmemiz, farkında olmamız ve sonra el ele BİZ olmayı başarabilmemiz gerekiyor. Mal - mülk birer masal olup yitip gitmekte; kendi özümüze yatırım yapmamız ve ruhumuzu göçük altından kurtarmamız artık elzem olmuştur.
Dört yıl evvel bu gayeyle kaleme alıp da ancak yeni basım aşamasına getirebildiğim bu eser, bize birlik ve sevginin tatlarını şifa ile sunmak niyetiyle yazılmıştır.
Yıllarımı verdiğim ve birazdan arka kapak yazısının bir kısmını okuyacağınız bu kitapta tırtılın dönüşüm hikayesi saklı. Arka kapağındaki satırlar ise şöyle:
Kitabın sayfaları, gönlün yelkenlisine yüklemiş umutları ve konuklarını açmış enginlere
Kahramanlar, anımsayarak özlerini, alarak ışıktan biletlerini, binmişler yelkenlimize
Topluca, el ele gelişmek için vira vira demir almışlar açıklara doğru
Gönül yelkenlisi, onları kanatlandıran bu içsel yolda dalgalarla savrulsa da
Gözlerini ufuktaki özgün ve özgür yarınlara çevirmişler bir bir…
Kanatlarını özleyen, şifalanmak ve dengelenmek isteyen talipler, Gülfem Yolcu’nun yönettiği ‘Tırtılın Kanatları’ adlı ruhsal ve kişisel gelişim seminerleri aracılığıyla çıktıkları bu yolculukta köklü dostluklar kurmuşlar. Kendim Kasabasına uğrayarak yol için manevi azıklarını toplamışlar, eşsiz doğalarını seyre koyulmuşlar.
Evet canlar;
Her birimiz korkmadan, yüreklice sorunların üstüne gidip, üstesinden gelecek birer cesur kelebek olalım ve başımıza her ne gelirse gelsin, dersini alıp toparlayıp, kendi rengimizi yansıtıp onun da üstesinden gelebilelim inşallah. Depremlerin, yangınların, afetlerin içinden geçip demlenip özümüzle tanış olabilenlerden olabilelim.
Yaralara iyi gelecek iki merhem varsa bunlar hiç şüphesiz sevgi ve birlik merhemleridir.
Naçizane bu kitapla bu merhemleri harmanlamaya niyetlendik, onu edindiğinizde kalbinizin üzerine götürüp şifaya ve huzura siz de niyette bulunmayı unutmayın. Niyetimiz ve Yaradan'ın gayretimizi görmesi çok ilahi kapıyı açacaktır. Mühlet verilmiş olanın ise inancın saflığının karşısında durması imkansızdır!
Biliyoruz ki en karanlık zaman aydınlığa en yakın olunan zamandır. Birlikte tek tek yakalım ışıklarımızı, çıkalım bu yıkıntıların dehlizlerinden biiznillah! "Sesim geliyor mu?" diyenlerin bizi uyandırdığını idrak edelim...
Sevgilerimle;
Elif Dila Kömürgöz - 15/02/2023 - Ataşehir.