Merhaba;
Geçen makalede
Niyetin önemini bir kuple anlatmaya girişmiştim. Hoş kendi kabımca ne fark ettiysem onu elbette. Öncelikle belirtmek isterim ki hiçbir konunun uzmanı değilim, bu video
makalelerde koca koca laflar söyleyip ahkam kesmek de değil niyetim; İçeride
bir yola çıkmıştım, oradan manzaralar dökülüyor sözcüklerime hepsi bu!
Bu niyetlerle
sizler de içinizde bir yol bulun ve herkes bu rengarenk yolları görücüye
çıkarsın. Gerçek zenginlik birlikte ve huzurla yaşanacağını fark etmekle ilgili
bir şeydir bence.
Özgün ve benzeş
yanlarımızı kucaklamaya niyet ederek netlik konusuna başlamak isterim.
Biraz sondan başlayıp
açalım bu önermeyi dilerseniz. Yani önce gireceğimiz kapı sözler; hem de olumlu
olanları olmalı!
Don Miguel Ruiz 'Dört Anlaşma' adlı kitabında şöyle belirtir:
Söz büyüdür.
İnsan sözü kullanma yetisine sahip bir büyücüdür. Sözün gücünü yanlış şekilde
kullanarak sürekli kara büyü yaptığımız söylenebilir. Sözün büyü olduğunun
farkında bile olmaksızın…
Söz Büyüdür!
Biz bu kelimeyi
aslında sihirli bir şeydir mânâsında da kullanabiliriz. Zira çevirilerde büyü
olarak çevrilen kelime Türkçede direkt ‘kötü’ yönlendirme manasını algılatıyor ama ‘geliştiren ve dönüştüren’ mânâsını düşünürsek olumlu sözlere sihirlidir de
diyebiliriz.
Aynada kendimize
bakarken neler geçiyor zihnimizden? Bizi hangi sözler ya da kelimelerin içindeki
büyüler etkiledi ki onları şimdimize yansıtıyoruz? Kendi sistemimizi ‘büyüyle’
yağmalıyor muyuz; yoksa dönüştürüp düzelterek ‘sihirli’ bir katkı mı
sağlıyoruz?
Genellikle biz
sabah kalkar kalkmaz yapacaklarımızı düşünür ve sürecin nasıl olacağına dair
karalar bağlarız. Düşünce sistemimiz olumsuza yönlenmiş ise terslikler oluşur.
Buna karşılık niyet mekanizması bir çeşit anlaşma olarak bize, sürece güvenip
sonuçtaki ruhsal ve duygusal doyuma odaklanmamızı söyler. Biz olumlu düşünür,
söz ve eylemlerimizde bütünün hayrına kararlar alır ve uygularsak an be an daha
saf ve keskin niyetler oluştururuz. Bunun sonucunda da tüm o anlar hem duygu ve
ruhsal açıdan daha doyumlu olur hem de yaratılan muazzam sisteme ters düşmemiş
oluruz.
Bu sınavların peş
peşe geldiği dönemde niyetimiz anın özündeki güzellikleri görmek ve yaşamak olmalı.
An'da olduğumuzda ne olur? İç ve dış duyargalarımız bir hayli açılır, işaretleri ve yaşamı okuruz! Öz'ümüzün bizi her ne olursa olsun düze çıkaracağına dair o işaretleri değerlendiririz. Hatalarımızı fark eder, derslerimizi alırız.
Yıllar evvel, D.T.C.F' de Rus Dili ve Edebiyatı Bölümündeki eğitimime başladığımda, okulun sonunda verilen bursu kazanıp Rusya'ya gitmeye niyet etmiştim.
Derslerime sıkı çalışıyor, bulduğum fotoğraflara sanki oradaymışım gibi, oralarda dolaşıyormuş gibi bakıyor ve bilinçsizce hayaller kuruyordum.
Yıllar geçtikçe ilk yıl verilen on beş öğrencilik burs düşüyor ama benim umudum azalsa da tükenmiyordu. Bana o konuda Yüce Sistem'in bir şey açacağına içten içe inanıyordum. Son sınıftayken burs verilecek öğrenci sayısı üçe dek düşmüştü. Yani beşte bir oranında azalmıştı.
Ben ise bölümden 1995 senesinde altıncı olarak mezun oldum. İçimden bir ses sanki yine de bir kapı açılır umudunu yineliyordu. Açıldı da! İlk beş sıradaki öğrencilerden biri diğeriyle anlaşamıyordu ve inat uğruna gitmekten vaz geçti. Bir diğeri yanlış anımsamıyorsam ekonomik sebeplerle gitmekten vaz geçti, son olarak bir diğer dereceye giren öğrenci de, ailesi istemediği içindi sanırım, o da vaz geçti. Bu durumda o an en çok niyet edip, hayal kuran kişiye sistem kendiliğinden yer açmış oldu.
Bir şeyi çok istediğinizde bir sihir devreye giriyor. Bu kesin! Bu nedenle her an ne geçiyor zihin ekranından, ona odaklanıp onu herkesin de iyiliğini gözeterek, bencil olmadan sağlamlamak gerek. O sene, o yaz bu bütüncül bakışa yönelik elime ne geçtiyse okumaya ve yaşadığım bu mucizeyi kendime açıklamaya çalıştım. Mayıs'ta mezun oldum Ağustos'ta vakti geldi Rusya'ya gittim. O üç ay yeni bir okula başlar gibi bu kez bu mistik, holistik ve şifa konularında, düşünce gücü konularında okumaya, niyet ve dileklerin içini anlamaya çalıştım. Bu konulara da işte o vesileyle girmiş oldum diyebiliriz Sonunda da orada da bir mucize oldu. Çok keyifli bir anı! Bunu da bilahare anlatırım.
Her neyse konumuza geri dönecek olursak, beynin holografik sistemi böyle minik güzelliklerle, niyetin saflığı ölçütünde devreye giriyor. İş ki biz anda kalıp o zihin kendi çıkarı için mi yoksa bütünün hayrı için mi bir şeylere niyet besliyor onu anlayalım. Kimsenin vebaline girmeden, sevgi içerikli niyetlerle yaşamı
Net olmak inançla da ilgili bir şey aslında. Yaratılan sistemin her an umudu yeşerteceğine olan inançtan söz ediyorum.
Belirsizlikler de olsa bir serüvene çıkmaktan ve bilmemenin verdiği heyecan ile korunacağını içten içe keskin bir şekilde bilmenin güvenine olan inanç. Yani Öz'ümüzün elinin daima üzerimizde olacağına olan inanç.
Düşüyorsan bile bir dala takılıp kurtulacağına dair olan inanç gibi...
Eminlik duygusu yaşamak gibi. Tamlık hissini gönlünde arayıp bulmak gibi...
Öz'ün ancak sen ona yer açarsan gelip kuruluyor gönlüne. Ya da onu hissetmeye başlıyorsun; O hep orada! Eminlik duygusunun tadı da bir başka oluyor bence. O netlik tanımının en önemli vasfı.
Niyet sahihse, kimseye zarar verilmesin istiyorsan ama süreç içinde birileri yine de zarar görüyorsa ne olur diye soruyor olmalısınız! O diğer kişinin kendi yaşam yolunda korkarak vermiş olduğu bir karar, bir niyet sizinkiyle bazen çakışır. Onun neticesinde herkes payına düşeni tırnak içinde 'ödül' ya da 'ceza' olarak alır. Ama aslında olması gereken olmuştur. Yüce Yaratıcı temeldeki niyetin saflığıyla durumu değerlendirir. O sahne devreye girer.
Duruldukça her geçen gün daha saf niyetleri kurgulamamız, onları yazmamız, netleştirip, detaylandırmamız daha gelişip, sevgi ve güvenle yaşamamız, anın özünü ve zihnin duruluğunu temin etmemiz niyet ve dileklerimle!
Günümüz, ömrümüz
bereketli; sevdamız bütün için kıymetli olsun!
Elif Dila Kömürgöz
3 Temmuz 2021 Cumartesi






Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.