Herkese merhaba,
Geçen makaleyi yazarken içimdeki
ses beni sıklıkla işaret konusunu açmaya yönlendirmişti ancak daha evvel sevgili dostuma söz verdiğimden önceliği 'Benzersizlik' konusuna vermiştim.
Şimdi sırası gelmişken işaretler benim için ne ifade ediyor açmak isterim.
Bildiğiniz üzere yaşam herkese göre farklı bir yol
sunuyor. Kimisi geniş, kimisi dar; kimisi karanlık, kimisi aydınlatılmış,
kimisi engebeli, kimisi dümdüz olan çeşit çeşit yollar.
Karanlıkta, dokunduğu yanıyla fili tanımlamaya çalışan o mesnevi hikâyesindekiler gibiyiz. Bu hikayede, ışık olmayan bir odada bulunan fili, el yordamı ile tanımaya, anlamaya çalışan insanlar anlatılmakta. Bu insanların tarifleri, filin dokundukları yerinden yola çıkarak yapıldığı için, birbirinden farklı olsa da, doğruluk içermektedir. Mesela filin ayağına dokunanın tarifi doğru fakat eksiktir; kulağa dokunanın tarifi de doğrudur ama o da fili tanımlamak konusunda yetersizdir. Bu kişiler fili kendi deneyimleri elverdiği ölçüde tanımlamaktadırlar. Onların sözlerinden, filin bütününü kendi deneyimlerinden ibaret sandıkları anlaşılmaktadır.
İşte biz de tuttuğumuz yerinden bu yaşamı
anlamlandırmaya yelteniyoruz.
Kimimiz, o kendine özgü yolunda zayıf olduğu, kimimiz güçlü olduğu varsayımını işliyor.
Ama ihtilafsız herkes anne karnından itibaren ilk yedi yıla dek ne hissedip, algılıyorsa, neyi kodlayıp etiketliyorsa ve çevreden nasıl tepkiler görmüşse bilinçlenene dek onu yaşamında buluyor.
Yıllar geçtikçe bu etiketlerin, yargıların hatırı sayılır orandaki payının, hiç de objektif olmayan beş duyunun eseri olduğunun ve duyguların etkisiyle yanlış örgülenmiş olduğunun idraki başlıyor. O kodlamaları da miras aldık, doğru sandık ve defaten yaralanıp berelendik. Tekrar ededuran sıkıntılar, atalardan miras zihinsel ve genetik rahatsızlıklar, ilişki, sağlık, finans veya cesaret alanlarındaki yıpratıcı döngüler ve sınavlar belimizi büktüğünde uyanış için saatimizin de zırıl zırıl çaldığını fark ediyoruz.
İşte bu sorunların da aslında büyük birer işaret olduğu âşikâr oluyor ve ‘Derdim bana derman imiş’ sözündeki
hakikat devreye giriyor.
Bilhassa sorunlar ayyuka çıkınca ‘Gerçek Ne’ diye soruyor, sorguluyoruz.
'Bunca tantana bunun için mi yaşanıyor?'
'Kimim Ben'
'Amacım Ne?'
Bu keskin soruları sorduktan sonra bir de güvenle bekleyebilsek muhakkak cevapları da geliyor! İşitmesek, görmesek de içimize öyle bir doğuyor ki, cevaptan kesinlikle emin oluyoruz!
Bir bakıyoruz ki biz
gerçeği öğrenmeye bir kez niyet edip de adım attığımız anda, o anki durumumuzu
anlamlandıran ve kolaylaştıran bir spot ışığı tam da sorunu çözercesine o noktaya düşüyor, bizi o anlığına aydınlatıyor. Bunu, zihnimiz
geçmişte ya da gelecekteyse, yani şimdiye konumlanamıyorsa kaçırıyor; aynı
dertlerle boğuşup duruyoruz.
İşte bana göre bu spot ışıkları
diyebileceğimiz şeyler birer işaret!
Son yirmi altı yıldır yaşamı bu eksende okumaya çalışıyorum. Evreni sevgiyle kucaklayan düşünce sistemleri mi dersiniz, Yaratıcının etkili şekilde kaleme aldığı Kutsal Kitaplar mı dersiniz, gönül mü dersiniz; hepsinin kendimce bir ucunu hissetmeye çalıştığım oldu, olmakta. Ancak çoğu kez tüm bu enfes öğretilerin kaynağındaki öz noktası olan An'da yaşamayı başaramadım. Zihnim, çocukluk kodlamalarının etkisiyle geçmişe; yani pişmanlıklara ya da geleceğe yani endişelere odaklanıp durdu yıllarca. Bu şekilde de yüzlerce hata yapmış oldum. Alttan yaşam dersleri aldım.
Bazen de işaretleri iyi okudum; bu kez de yaşamın
ödüllerini görmüş oldum.
Ender yakaladığım netlik
anlarında kafamın içinde yine kendi
gönlüme dönüp de sorduğum sorulara o an hep doğru yanıt aldığımı fark ettim.
Bu yanıtlar kimi kez bir reklam
panosuyla, kimi kez bir şarkı sözünden, kimi kez birinin tam o anda onaylayıcı
yanıtıyla veya gizemli eşzamanlılıklarla geldi Tuhaf ama hiç yanıltmadı beni. En sevindiğim anlar ise orda burada kalp şeklinde cisimler, izler, şekilli su damlacıkları gördüğüm hatta kalp şeklinde yaprak bulduğum o özel anlar! Gökyüzüne bakıp içtenlikle 'ben de seni seviyorum' diye haykırdığım anlar...
Yirmi beş yıldır, onlarca kişide keskin tespitlerini görmüş olduğum bu kitabı youtube kanalımızda, video makalelerin haricindeki ayrı bir oynatma listesinde açıklamalı bir biçimde okumayı düşünüyorum. ( Eğer siz
de isterseniz tabi.)
Görmek ve gelişmek isteyene işaretler her yerde var, bütünü ve sevgiyi yansıtan her cevap ana kaynaktan gelmiştir. Karanlıkta bırakmayan her yüce eserle filin bütününü görmek ve tatmin olmak kesinlikle mümkündür.
Peki, işaretin işaret olduğunu nasıl anlarız?
Aldığınız cevap içinize siniyorsa ve gönlünüze nedensiz sevinç geliyorsa doğru yoldasınız demektir!
Benim geliyor; bilhassa bu kanalı açıp da sizinle tekrar iletişime geçtiğimden beri adeta çocuklar gibi şenim!
Ayrıca;
Hepimiz birbirimize ayna tutan birer işaretiz, söylediklerimiz, yaptıklarımız, hissettiklerimizle resim gibi, yazı gibi kainat kitabına an be an nakışlanıyoruz. İş ki saf sevgi gibi muazzam bir duygu sarsarak çıkarsın bizi zihnimizin tutuklu kaldığı o hapishaneden ve iş ki bu yaşamımız birliğin o içten mayasıyla yaşanmaya değer olsun.
Özetlemem gerekirse; kitap kainatsa bizler de o kıymetli Hattat'ın elinden çıkma birer harfiz. Buraya neden geldik, en ustaca ne yapar işaretleri nasıl okur, hangi harflerle yakınlaşır, nasıl kelimelere dönüşür, hangi cümlelere vesile oluruz? Yani nasıl daha verimli oluruz? İşte bu sorular sorulmalı! Birlik ve Sevgi eksenli çevirilerdeki mukaddes metinler aranıp bulunmalı ve konsantre formüllü, milyon tane işarete oralardan ışık tutulmalı.
Çünkü işaretler her yerde! Dan Millman ustanın kitabı bunu bulmamız için önemli kaynaklardan, işaret fişeklerinden sadece biri. Örneğin benim 'kitaba göre hayat yolu rakamım 28/10; yani yaratıcı
enerjimi, sezgisel yeteneklerimle ‘başkalarının’ hizmetinde kullanma, otorite
ve şefkatle yol göstermek için bu dünyadaymışım.
Şu 'Hakiki Otorite'yi gerçek mânâda, geç de olsa fark etmemiş olsaydım, O bana şefkatle yol göstermemiş olsaydı; her şeyi bildiğini sanıp marifetmiş gibi yaşamda slalom
yapanlardan olmaya devam edecektim. Hissediyorum ki içimdeki yol artık
dışarıdakiyle örtüştü, raylar hizalandı, yaşam treni sevinçle kalktı ve sefer
nihayet başladı.
Günümüz, ömrümüz bereketli, sevdamız bütün için kıymetli olsun!
Elif Dila Kömürgöz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.