‘Artık özgünlük neredeyse kalmadı, çoğunluk bir diğerinin kopyası gibi olmuş ya da olmaya çalışıyor’ dedi özetle…
Öyle haklı ki ben de bir sonraki ilk blog yazısında kendisinin verdiği bu ilhamı işaret olarak değerlendirip bu konuyu ele almak gerek diye düşündüm.
Hep bilinir ve söylenir ya; yaratım olağanüstü özgünlükte ve seçenekte daim süregelen bir sistem. Yaratıcı, hangi adla onu yâd edersek edelim, sınırsız hayal gücü ve bilgeliğiyle sonsuz gen ve modelleme kombinasyonunu işletime sokarak her şeyi tek ve biricik yarattı!
Bu, öyle bir cümlede geçiştirilecek bir şey değil aslen!
İki kar tanesinin bile birbirine benzemediği bir sistematik söz konusu.
Peki bu ne demek?Bu eşsiz ve biricik olduğumuzun kanıtı. Düpedüz özgünüz! Her birimiz apayrı birer sanat eseriyiz!
Süreç içinde bu özgün aktivite damarını bulana ve ona güvenene kadar yalpalayacağız, saçmalayabileceğiz elbette. İnanın bunlar bile bize has ve özgün olacaklar.
Peki bakalım Albert Einstein bu konuda neler söylemiş:
'Aslında herkes dâhidir. Ama siz kalkıp bir balığı ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirecektir.'
Ben de dahil olmak üzere tanıdığım çoğu kişi bu kıyaslama hatasını işledi. Kendimizi başkalarıyla, başkalarını başkalarıyla, başkalarını kendimizle, çocuklarımızı başkalarının çocuklarıyla kıyasladık durduk.
Oysa benzersizdik! Boşa bir eylemdi kıyaslamak, ya da illa birine, bir şeye benzemek için uğraşmak!
Sadece bunu göremiyor, kendimize sahip çıkıp bize bu donanım ve yazılımı Aktarana teslim olmuyor, O’nun bize inceden bir güzel yol çizmiş olabileceğine de güvenemiyorduk.
Hep bir koşuşturmaca, hep bir şeylere yetişme gayesiyle kendimizi hırpalayış, hep arızaya bağlayış! Sonra içimizdeki o ‘hârikulâde Öz'ü’ bulma gayreti zul geliyor ve kolayına kaçıp yapay bir idol seçiveriyoruz. Bazen de reklamların etkisiyle o kişiler ve yaşam tarzları bize adeta 'bulduruluyor!!!'😦
Gözlerimizi fal taşı gibi açıp 👀 ‘Ben onun izlediğini izler, ona benzer, onun gibi giyinir, onun gibi düşünür ve yaşarsam belki de onun gibi makbul biri olurum’ tarzındaki hatalı kodlamalar yapıyoruz.
Bu insanlar için de toplumlar için de böyle! Hem özgün kalıp hem de farklılıklarımızla sevilsek tam ideal olurdu kanımca.
Hani bugün vefat yıldönümünde andığımız Nazım’ın ‘Yaşamak Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine’ dediği cinsten.Tüketim toplumlarındaki aksaklıklar medyayı ve algıyı yönetmeleri ekseninde gelişiyor.
Barbie’lere, Ken'lere kodlanan 'modern' çocuklarımız bir kampta yetişirken diğer yanda cehaleti savunan silahlardan, medet uman bir yeni yetme nesil geliyor. Bambaşka bir kampta ise çocuklarımız boğazına dek namus ve tırnak içinde 'din' adı altında bağnazca prangalanabiliyor; ''yurt' adı verilen yerlerde onurları hiç edilebiliyor.
Borç ödemekten sıtkı sıyrılmış, iki kişi çalışıp televizyonları dadı tutmuş ebevenyleriz ve farklı kanallarda büyütülse de benzeş bir nesil geliyor: Ayrılıkçı! Yek diğerini kınayan! Öyle böyle kamplaşılsa da her mahalle kendi yapısına ters düşmemek, birbirinin aynı olmak, aykırı düşünüp yaşamamak zorunda. Yoksa kurt kapar maazallah!
Ülkeler ve kültürleri yozlaştırılıyor. Hem biricik hem de dünya kültürüne ayak uydurmuş kendi rengini savunup yansıtan bir prizma istenmiyor bu pragmatist düzende. Dünyanın küçük bir köy olması birlik ve kaynaşmak açısından elbette çok iyi, bununla birlikte her bir kültür aynı tür bir potada eriyerek kendi özelliğini asimile edip kurban vermesin artık!
Tehlikeli bu bence!
Biz bu kanalda felaket tellallığı yapmak için bulunmuyoruz. Doğrudur! Ancak varsa bir durum, bunu da sezinliyorsak söylemeli ve önlem almalıyız.
Şimdi toparlayacak olursak:
Kimse bize benzemez biz de kimseye ama biz bize tabiri caizse dayatılan 'genele' benzemek için kıvranmaz isek özgün bir renk olarak bütüne daha çok katkıda bulunuruz. Kendimiz olmaktan utanmayalım bence!
Kültürel açıdan bir diğerini yok sayıp asimile etmeden, kınamadan, onun doğrularını yadsımadan, onun da özgün yanlarını ortaya sermesine izin vermemiz, kimseyi yargılamamamız
ve kıyas konusunu yaşamımızdan çıkarmamız gerek.
‘Benzemez kimse sana, tavrına hayran olayım,
Gönlünden süzülen anlayışına kurban olayım’ diyerek, bu enfes şarkı sözünü de hafif tertip tornistan ederek konuyu sizin yüreklerinize ve yüce idrakinize havale ediyorum.
Günümüz, ömrümüz bereketli, sevdamız bütün için kıymetli olsun!
Elif Dila Kömürgöz
03 Haziran 2021 - Perşembe
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.