DUYGU GÜNCESİ
SİTEM
Bazı günler ne yapsanız boştur ya, bir hüzün dalgası dolaşır
sisteminizde. Biri, bir şeyler tetiklemiştir kaynağı; yani yine bizde olan
olumsuz mini bataklığın akışını. Karanlık yönü vardır ya her birimizin. Biri veya
bir şeyler ayna olur hortlatırlar ya o kaynağı. Minik de olsa sizden olan o
olumsuz bataklığı; işte öyle bir şey…
Bu günce asıl kendimin o yanına sitem olsun diyorum.
Neden mi? O bataklığı kabul edip kurutamadığımdan belki. Tertemiz
olmak marifet gibidir ya. Hep çabamız tertemiz yaşayıp tertemiz gitmeyedir ya. Oysa
dengeni bir şeyler bozuyorsa kendine ve dışarıdaki tırnak içindeki yansımana
sövmek falan istersin. Kusursuzluk Yaratıcının kendisine ait! Belki diyor ki “Bırak
minik bataklığını fark et, hatta kabul et; ondan sonra yüzleş o kendi kendine
kuruyacak. O bile fark edilmek istiyor sanki…
Yani fark edilmek istemek nasıl dikkate şâyân, değil mi? Var olmanın,
‘illa ben buradayım, ilgi verin bana’ adlı versiyonuna sitemlerimi sunuyorum.
Kusursa kusur. Seni kabul ediyorum ey kusur. Sen de
oradasın. Sobeee görüyorum seni.
Biliyorsun, oysa bilmek yetmiyor. Yaşama geçirmek gerek
bilgiyi. O hâle bilgelik diyorlar işte. Gerisi kuru laf oluyor. Bazen kendimi
sanki eşeğin taşıdığı gibi yükleri sırtlanmış, yorulmuş bulmam bundan mı? Hâl
edemediğimden. Belki öyledir.
Oh be kusur seviyorum seni. Mükemmel olma çabası gülünç
geliyor zaten. O daha yorucu…
Şimdi fark ettik kusurları. Örneğin; kibirli veya ukala buldum
birini. Hâl ettim ki minik de olsa bende de var.
Veya yalancı buldum birini. Düşündüm ki ben de kendime yalan
söylüyorum kimi kez.
Ön planda olmak isteyen yanımı yadsıdım, otoriteyi kınadım
kimi kez. Oysa o kusur da hep oradaydı. Ona da sobe.
Işığı arayanların karanlık yönü bütünümüzü sevmeden
görünür olmuyor.
Bu sitem de sevgimden doğuyor.
Haydi elma dersem çık armut dersem çıkma karanlık yönlerim. Oyunlarla
temizlenelim.
Elmaa, elmaa!