Nitelikli Hayat
Yaşam için Bütünsel Bakış rehberimiz
10 Aralık 2025 Çarşamba
13 Ekim 2024 Pazar
İÇ HABERLER MERKEZİ
Bugün
sesli makalemizde hayatın bize yansıttığı şeyleri ve bunları algılayışımıza göre
nasıl başka kapılar açılacağını veya açılmış olan kapıları algılamamızın olumlu
olup olmadığındaki değişimleri görmeye çalışacağız.
Evet, biraz karışık bir giriş oldu farkındayım. Şunu kast ediyorum. Televizyonlarda, gazetelerde bir kısmına şahitlik ettiğimiz Dünyamızı sarmalayan olumsuz pek çok olay var. Hayatın gerçeklikleri olarak adlandırıldığında bunlar bizi bir sonraki aşamada olumsuza doğru yönlendirebiliyor biliyorsunuz ve bu da bir kısır döngüye sebep oluyor. Biz dışarıya bakıp olumsuzu gördüğümüzde içeriye bakıp o umudu bulamıyoruz ve dışarıya da o duyguları salgılayamıyoruz haliyle. O umudu yeşertemeyip dışarıdaki dünyayı düzeltemediğimizde içimizde de karamsarlık oluyor ve bu sefer maddi bedenimizde kısıtlamalar yaratıp düşüncelerimizle hastalıklara sebebiyet verebiliyoruz.
Şimdi
daha doğru anlaşılmak niyetiyle bu iki paragrafı biraz daha açmak isterim. Maddi düzlemde dışarıda bir sıkıntı ortamı var; ancak bunun neticede, toplum
bazında içimizdeki sıkıntıların dışavurumu olduğunu artık görebilmemiz gerekir.
Dış için aynasıdır. Demek ki insanlık nasıl bir dibe vurmuşluk içerisinde ki
dışarıda savaşları, hastalıkları, korkunç kötü olayları, zulmü yaratıyor. Biz
içeriyi düzeltip o gönül dünyamızı sağaltmamız, mamur etmemiz,
zenginleştirmemiz ve sağlıklı, temiz bir düzleme getirmemiz halinde kalıcı dış
cenneti de yaratabiliriz. Yani esas
çalışma içeride oluyor arkadaşlar. Biz dışarıya çok fazla yıkıcı yüklem
sızdırdığımızda ‘dışarı’ bunu artık kaldıramaz bir hale geliyor; ‘içeriyi’
düzeltmediğimiz sürece de kalıcı temizlik yahut şifalanma olmuyor. İçerisi
düzenli ve temiz olduğunda dışarısı da otomatik olarak düzene giriyor. Bireysel
yaşamlarımızda bunu zaten yaşayanlarımız, pratik edenlerimiz mevcut. Bunu
kolektife, topluma uyarlamamız gerekiyor.
Yöntem
ne olmalı derseniz şayet, bence birazcık haber detoksu yapmamız şart! Mesela
bana dış haberler ancak sağır sultan duyduğunda geliyor. Ayrıntılarda gönül gezdirip,
acının duygusuna aşırı girip zihnimi bulandırmamayı seçiyorum şimdilerde. Bir
şeyi duymuş olup olmamak o şey hakkında yapıcı olmaksızın, çözümsüzce konuşmak zorunda olmak o düzlemi
şifalandırmıyor, bilakis şikayet yahut üzüntü hükmünde alanımızı daha da
içinden çıkılmaz hale getiriveriyor. Yani o şeyin yayınladığı olumsuzu
artırıyoruz. Birini fanatikçe tutup bir diğerini kötülediğimizde de olan ister
istemez düaliteden yani ikilikten beslenen bu yıkıcı düzenin tuzağına düşmek
oluyor.
Yani
gerçek temizlik, gerçek iyilik, gerçek aktivizm, gerçek şifa, gerçek bolluk
bilinci, zulme gerçek müdahale bir bir, tek tek içimizde de bunlara uyumlandığımızda
olacak.
Gerçek
haber ise; içimizin, zihnin düzenlenip, çerçöpten arındırılıp dışarıya pırıl
pırıl yansımasının dışarıdaki düzlemi de etkileyeceğinin haberidir. İşte bu
kadar basit bir şeyi, zihnimiz basiti görmek istemediğinden ıskalıyoruz.
Duygularımızı elimizdeki dijital oyuncaklarla tanıyanlar bizim algımızı da haberler
vesilesiyle yönetebiliyor. Ne yazık ki bu çirkeften çıkamadığımızda artık
hareketimizi sınırlayacak bir katranın içine batmış olabiliriz. Lütfen
bilincimizi yükseltelim, farklı bir açıdan da bakalım, dışarıda yaşanan her
türlü olumsuzluğa rağmen yine de olumlu bir tutum içinde kalalım. İçerideki hakikat gücünün, rahmani gücün bunu değiştireceğinden
artık emin olarak en azından toplumun gazıyla yorumlar yapmayalım, içimizi
yapılandırarak safımızı önce kendimize gösterelim. Elbette yine gerekli davayı güdelim,
dışarısı için de çalışalım, kadınlarımız ve haycanlarımız için gereği neyse yapalım lakin bu hasta toplumu kalben yargılamadan, karşı taraf
olarak görmeden, nefret duygusunu katmadan, sadece içten gelen dengeli haberlere
kulak asarak ceza mekanizmasını ustalarına bırakarak!
Tüm
olan bitene rağmen dengede kaldığı için gülümseyen insanları çoğaltalım ki
içeriden çözüme yönelik ilhamları da rahatlıkla alabilelim.
Karanlık ile mücadelemizde, kendi karanlık taraflarımıza ışık tutarsak ve onları da olduğu gibi görüp şifalandırırsak galip gelebiliriz. Bu da öz şefkat ile olur. Öbür türlü sistem, korku bayrağı çekerek,algımızı her alanda yönetmeye devam edecek. Bizi uyandırmak için şehit olan canlar, zulm görenler devam ederken, öze bakıp da değişmezsek bu terane de böyle sistemin isteğince sürüp gidecek ne yazık ki! Bırak yahu; dışarıya yeterince güç kaptırmadın mı? İçeriye gel. İç haberler merkezini takipte kal!
Şifa olsun diyerek...
Elif Dila Kömürgöz
09.10.2024
15 Şubat 2023 Çarşamba
DEPREM VE UYANIŞ
Yine uzun bir aradan sonra birlikteyiz. Bu kez yılların heyecanını sizlerle paylaşacaktım ki memleketimi derinden yaralayan bu felaketler meydana geldi. Ard arda depremlerle sarsıldık, yıkıldık; basiretsizliklerle savrulduk ve imkânsızlıklarla kahrolduk. Her birimizin içi yanıyor, yüreği dağlanıyor! Geçmişler olsun, başımız sağ olsun. Yaralarımızı tez zamanda sararız inşallah.
Geliyorum diyen koca koca ayak seslerini duyamadık.
Aymazlık ettik. Erteledik, görmezden geldik. Tek tek her birimiz kısmen de olsa suçluyuz.
Uyananlar uyandırmadı, ya da sesi yetmedi uyandırabilmeye.
Günler, yıllar yetmedi yeniden şehirlerimizi ve manevi iç dünyamızı sağlamlaştırmaya…
Biliyorum, “Hani bardağın dolu tarafı?” diye geçiriyorsunuz içinizden. Damağa önce acı bir tat gelmişse bu bilgiyi de öylece tarihe düşmek gerekir kanımca. Burada olup da dua ve bağışlar hariç elden bir şey gelmemesi ve koordinasyonsuzluklar nedeniyle hazırlıkların tam olmamış olması öyle üzücü ki her defasında aynı sözlerin temcit pilavı gibi soframıza gelmesi ve basiretsizliğin devam ettiğini bilmek korkunç.
Diğer yandan insanların tüm bu felaketin etrafında saf niyetleriyle bir araya gelip ellerinden geleni yapmaları ise işin alt notada umudu yayan tadı, kokusu ne iyi ki.
Yıllardır neredeyse tüm ömrümü bu birlik ve sevgi dokusunu anlatmaya adadım. Yazdıklarımı yarı otobiyografik yarı kurguyla birleştirip kitap oluşturmak da henüz nasip olmuştu. İşte tam birlik ve sevgiyi anlatmış ve paylaşmanın zamanı gelmişken yüce sistem bu ikiliyi tüm ahaliye acı bir yoldan da olsa anlattı. ‘Mühlet verilmiş olan’ da bu ortamı çıkarı için yine değerlendirmeyi bildi ne yazık ki!
Ayrım yapmaksızın ve koşulsuzca sevebilmeyi başardığımız zaman; içimizde kin nefret biriktirmeden cem olduğumuz zaman barış zamanlarının saf coşkusuyla dolmak nasip olacaktır.
Çıkış cem olabilmekte, birlik olabilmekte ve arındırılmış bir kalple sevebilmekte gizlidir. Mühlet verilmiş olanın karşısında korkusuzca dikilebilmekte ve saf inançla kapıları açabilmekte gizlidir.
İşte bu zamanı bir tırtılın kanatlarını beklediği gibi özlem ve sabırla bekleyip toplumca, topluca ehlileşebilirsek, buradan, Anadolu’dan yayılan sevginin nelere kadir olacağını, işte o vakit yedi düvele gösterebileceğiz nihayet.
Depremler önce içimizde, ilişkilerimizde başlıyor. Önce titreşimlerimizle, öfkemizle kendi toprağımızı örseliyoruz sonra havaya, suya sıçrıyor bu sıkıntılar. Önce birey birey kendimizi gerçekleştirmemiz, farkında olmamız ve sonra el ele BİZ olmayı başarabilmemiz gerekiyor. Mal - mülk birer masal olup yitip gitmekte; kendi özümüze yatırım yapmamız ve ruhumuzu göçük altından kurtarmamız artık elzem olmuştur.
Dört yıl evvel bu gayeyle kaleme alıp da ancak yeni basım aşamasına getirebildiğim bu eser, bize birlik ve sevginin tatlarını şifa ile sunmak niyetiyle yazılmıştır.
Yıllarımı verdiğim ve birazdan arka kapak yazısının bir kısmını okuyacağınız bu kitapta tırtılın dönüşüm hikayesi saklı. Arka kapağındaki satırlar ise şöyle:
Kitabın sayfaları, gönlün yelkenlisine yüklemiş umutları ve konuklarını açmış enginlere
Kahramanlar, anımsayarak özlerini, alarak ışıktan biletlerini, binmişler yelkenlimize
Topluca, el ele gelişmek için vira vira demir almışlar açıklara doğru
Gönül yelkenlisi, onları kanatlandıran bu içsel yolda dalgalarla savrulsa da
Gözlerini ufuktaki özgün ve özgür yarınlara çevirmişler bir bir…
Kanatlarını özleyen, şifalanmak ve dengelenmek isteyen talipler, Gülfem Yolcu’nun yönettiği ‘Tırtılın Kanatları’ adlı ruhsal ve kişisel gelişim seminerleri aracılığıyla çıktıkları bu yolculukta köklü dostluklar kurmuşlar. Kendim Kasabasına uğrayarak yol için manevi azıklarını toplamışlar, eşsiz doğalarını seyre koyulmuşlar.
Evet canlar;
Her birimiz korkmadan, yüreklice sorunların üstüne gidip, üstesinden gelecek birer cesur kelebek olalım ve başımıza her ne gelirse gelsin, dersini alıp toparlayıp, kendi rengimizi yansıtıp onun da üstesinden gelebilelim inşallah. Depremlerin, yangınların, afetlerin içinden geçip demlenip özümüzle tanış olabilenlerden olabilelim.
Yaralara iyi gelecek iki merhem varsa bunlar hiç şüphesiz sevgi ve birlik merhemleridir.
Naçizane bu kitapla bu merhemleri harmanlamaya niyetlendik, onu edindiğinizde kalbinizin üzerine götürüp şifaya ve huzura siz de niyette bulunmayı unutmayın. Niyetimiz ve Yaradan'ın gayretimizi görmesi çok ilahi kapıyı açacaktır. Mühlet verilmiş olanın ise inancın saflığının karşısında durması imkansızdır!
Biliyoruz ki en karanlık zaman aydınlığa en yakın olunan zamandır. Birlikte tek tek yakalım ışıklarımızı, çıkalım bu yıkıntıların dehlizlerinden biiznillah! "Sesim geliyor mu?" diyenlerin bizi uyandırdığını idrak edelim...
Sevgilerimle;
Elif Dila Kömürgöz - 15/02/2023 - Ataşehir.
27 Eylül 2022 Salı
DUYGU GÜNCESİ : YUMUŞAKLIK
Kalbi yumuşak insanlar
Saf görünürler dışardan
Aptal mânâsında algılanan
Oysa o saflıkla korunurlar gayb tarafından
Kalelerdeki ‘akıllılar’ ne anlar ki bundan…
En ufak bir söylentiyle, etkilenen sert mizaçlılar
Eğilemediklerinden kırım kırım kırılırlar çektikleri sert
enerjilerden
Madem sen güzel koruyorsun aklınla kendini
Buyur al önlemini der her şeyin Tek Sahibi
Yumuşaklık verir çehreye
Teslimiyet duygusu
Zira nereden gelirse gelsin sorun
Su, kaldırır ruhumuzu
Elif Dila Kömürgöz
27/09/2022
23 Eylül 2022 Cuma
DUYGU GÜNCESİ - SİTEM
DUYGU GÜNCESİ
SİTEM
Bu günce asıl kendimin o yanına sitem olsun diyorum.
Neden mi? O bataklığı kabul edip kurutamadığımdan belki. Tertemiz olmak marifet gibidir ya. Hep çabamız tertemiz yaşayıp tertemiz gitmeyedir ya. Oysa dengeni bir şeyler bozuyorsa kendine ve dışarıdaki tırnak içindeki yansımana sövmek falan istersin. Kusursuzluk Yaratıcının kendisine ait! Belki diyor ki “Bırak minik bataklığını fark et, hatta kabul et; ondan sonra yüzleş o kendi kendine kuruyacak. O bile fark edilmek istiyor sanki…
Yani fark edilmek istemek nasıl dikkate şâyân, değil mi? Var olmanın, ‘illa ben buradayım, ilgi verin bana’ adlı versiyonuna sitemlerimi sunuyorum.
Kusursa kusur. Seni kabul ediyorum ey kusur. Sen de oradasın. Sobeee görüyorum seni.
Biliyorsun, oysa bilmek yetmiyor. Yaşama geçirmek gerek
bilgiyi. O hâle bilgelik diyorlar işte. Gerisi kuru laf oluyor. Bazen kendimi
sanki eşeğin taşıdığı gibi yükleri sırtlanmış, yorulmuş bulmam bundan mı? Hâl
edemediğimden. Belki öyledir.
Oh be kusur seviyorum seni. Mükemmel olma çabası gülünç
geliyor zaten. O daha yorucu…
Şimdi fark ettik kusurları. Örneğin; kibirli veya ukala buldum
birini. Hâl ettim ki minik de olsa bende de var.
Veya yalancı buldum birini. Düşündüm ki ben de kendime yalan
söylüyorum kimi kez.
Ön planda olmak isteyen yanımı yadsıdım, otoriteyi kınadım
kimi kez. Oysa o kusur da hep oradaydı. Ona da sobe.
Işığı arayanların karanlık yönü bütünümüzü sevmeden görünür olmuyor.
Bu sitem de sevgimden doğuyor.
Haydi elma dersem çık armut dersem çıkma karanlık yönlerim. Oyunlarla
temizlenelim.
Elmaa, elmaa!
22 Eylül 2022 Perşembe
DUYGU GÜNCESİ : AYNA
DUYGU GÜNCESİ :
AYNA
Merhaba canlar,
Uzuuuun bir aradan sonra yeniden klavye başındayım ve günün duası bugün şöyle akıverdi:
İyilik ömrümüzün incisi ola
Dürüstlük en ana gayemiz ola
Günün geri kalanı, ömrün geri kalanı verimli ola
Dostlarla güle oynaya
Dantel dantel oya oya bir yaşama sevdamız ola
Hepimiz birbirimize aynayız. Bir düşünün ki kime ne söylediysek bizde olmasa görüp söyleyemezdik. Olumlu ya da olumsuz geri bildirimleri bir de bu kulakla dinlersek bu oyunvari yaşam dershanesinde sınavlardan geçeriz.
Belki o kınadığımız haslet bizde eser miktarda vardır. Biz onu
yok sanıyoruz, dolayısıyla ahlaki bir ahkâm kesme hakkını görüveriyoruz
kendimizde. Oysa bir fark etsek ki “Miniminnacık
olumsuz davranış ya da değer kalıbı bile bizde olmasın.” diye bir vakit niyette
bulunmasaydık o senaryo karşımıza çıkar mıydı?
Hadi basitleştirmeye çalışarak şöyle bir örnek verelim: Belki her seferinde yalancılarla sorunumuz olup duruyor. “Eee, aynaysak biz de mi yalancıyız yani?” diyorsunuz. Evet; biz belki başkasına değil ama kendimize öyle yalanlar söylüyoruz ki; söylemesi uygun düşerse şu kul hakkını aslında kendimize yapıyoruz. Kendimize sözler verip cayıyoruz, ya da aklımız karışıkken söylediğimiz şeyleri unutuyoruz. Aslında kelimeler öyle önemli ki hiç yok olmuyorlar. Biz onlardan sorumluyuz. Biz onlarla şekilleniyoruz. Dahası onlarla anı ve geleceği inşa ediyoruz. Şimdi kendimize karşı da yalan söylememeye çalışıp o değerleri uygulamaya soktuğumuzda artık sistem gözümüze sokarcasına yalan söyleyen insanları peşimize takmayacak. İçimizde bir kainat olduğunu ve tek başına da değerli olduğumuzu bir bilsek kendimizin hakkını bunca yer miydik? Kendimizi bunca üzer miydik?
Bu çeşit ‘Mecazi Aynalar’ kıymetlidir. Onlar bize aslında
bizi, bizim kör noktalarımızı gösterirler. Öyle veya böyle yaşamlarına şahitlik
ettiğimiz insanlar ve canlılar bizdeki şeyleri görünür kılan mücevher
kıvamındadırlar. Onları kırmadan onlara bizzat veya içimizden söylediklerimizi
kendimize söylüyor gibi düşünsek içimizdeki o kör noktalar nasıl da
aydınlanırdı değil mi?
Bahsettiğim gibi bu senaryolarda bizim 0-6 yaş aralığında
istemsizce duyup kök inanç şeklinde benimsediğimiz kelimeler, doğru bellediğimiz
davranış kalıpları ve bilinçli olarak yaptığımız niyetler de etken olmakta. O niyetlerle
ve hakikat sandığımız oysa göreceli olan doğrularımızla, o aynaların yaşamımıza
ders niteliğinde girdiği de muhakkak. Bunu açmak da bir başka günün duygu
güncesi olsun.
Sevdiklerinizle sevgiyle kalın.
Elif Dila Kömürgöz
22/9/22
(atarken fark ettim ki tarih bile ayna metaforunu aksettirmiş bugün :) )
MERHABA!
Bu mecradan sizlere ulaştığım için çok mutluyum. Hayat akarken topladıklarımızı paylaşacağımız bir platformda yine birlikteyiz. Sizlerle fa...
-
Bugün sesli makalemizde hayatın bize yansıttığı şeyleri ve bunları algılayışımıza göre nasıl başka kapılar açılacağını veya açılmış olan...
-
Merhaba, Bloglarımızı ve benzeri içeriklerimizi görüntülü olarak yayınlayacağımız video kanalımız açıldı. Eşim Gökhan Kömürgöz sağ olsun v...
-
Bu mecradan sizlere ulaştığım için çok mutluyum. Hayat akarken topladıklarımızı paylaşacağımız bir platformda yine birlikteyiz. Sizlerle fa...





